“Buraya geldiğinizde ne hissediyorsunuz?”
Basit bir soru aslında… İnsan herhangi bir yere gittiğinde, gittiği yerde bir şey gördüğünde, biri ile karşılaştığında, bir koku duyumsadığında, bir müzik duyduğunda ne hisseder? Tek kelimeliktir belki bu soruların yanıtları… Bana sorulan bu soru ise tek kelime ile yanıtlayamayacağım kadar çok his barındırdı içimde. Sadece “Tuhaf” diyebildim.
Bilirsiniz eşyalarla bağlar kurarız, çocukken elimizden hiç düşürmediğimiz oyuncaklar vardır, vazgeçemediğimiz parfümler, yıllansa da dinlemekten bıkmayacağımız şarkılar, uğruna inandığımız eşyalar… Bu tür duygusal bağlar insanın içinde bir yerlere dokunur.
Peki siz hiç binalarla bu türde bir bağ kuranı duydunuz mu? Hayır inşaat mühendisi değilim, mimar veya iç mimar da.. Binaları inşa ediyorum diyemem sadece inşa edilen binalarla gönül bağım var işimden dolayı…
2008 yılının ortaları… Bir şarkı çalınıyor kulaklarıma “Geldiğimizde otlar yemyeşildi ve kuzeydeydi güneş”
İşte bu fotoğrafın çekildiği arsaya geldiğimde otlar yemyeşildi, sanki şehrin en işlek caddesinin kenarında o trafiğin kalabalığın arasında unutulmuş bir vaha gibiydi. Bunca önünden geçip de oralarda bir yerde böylesi bir yeşillik, sakinlik ve dinginlik olduğunu nasıl da fark edemeyişimin şaşkınlığını bugün gibi hatırlıyorum. Ve yeni projemizin arsasıydı bu alan. Aradan geçen üç yılda yeşilliklerin yerine yüksek binalar alsa da sonuç aslında bir başarı hikayesi…
“Tepe Prime”; şimdi soruyu yeniden baştan alıyorum, ne hissediyorum oraya gittiğimde? Daha boş bir alan iken gün be gün inşaatın yükselişini seyrettiğim, her bir metrekaresinde nice alın terinin olduğu müthiş bir ekiple çalıştığım, bittiğinde nasıl olacak sorusunu günlerce düşünüp de şimdi bitmiş haline bakıp eski hali / yeni hali diye zihnimde bir kıyas yapabildiğim, sahne binası, blokları, inşaat asansörleri, mağazaları, servis geçişleri, yangın merdivenlerine varana kadar neredeyse her köşesini ezberlediğim proje. Biteli epeyce oldu ve ben her gittiğimde her gördüğümde bir anda o yeşil alana, inşaatın ilk haline ve yükselişine tanık oluyorum zihnimde. Açılışının coşkusu, başarının haklı gururunu hala hissedebiliyorum.
Eminim bir mimar ya da mühendis için inşa ettiği eserlere bakmak farklı tatlar yaşatıyordur. Ben her ne kadar bunun inşasının yanında yaşayan bir yere dönüşmesi için içinde insan faktörü de olan satış alanına dönük olsam da garip bir bağ kuruyorum her çalıştığım proje ile içimde.
İlk başlarda sadece geçici olarak düşündüğüm işimi aslında zamanla ne çok sevdiğimi, bir projeyi bitirmenin ve yaşatmanın bir bebeğin doğup emeklemesi ve sonra yürümesi, koşması gibi olduğunu fark ediyorum. Seviyorum binaları, inşaat alanının tozlu ortamını, baretleri, fosforlu yelekleri, şantiyenin kendine has kokusunu, teknik ekiple çalışmayı…
Şimdi ise yeni bir proje yeni bir bebek daha doğdu duygularımda, henüz emekleme aşamasında, yakında yürüyecek, koşacak. Ben yine sevdiğim sahada gün be gün ilerleyişini seyredeceğim, şehrin silüetinde yarattığı değişikliği gözlemleyeceğim. Ve sonra tıpkı “Tepe Prime’a gidiyoruz, Tepe Prime şöyle bir yer, Tepe Prime’da buluşalım, Tepe Prime’da yeni bir yer açılmış, Tepe Prime’da şöyle bir aktivite var” cümlelerini duyduğumda hissettiklerimi bu kez “MAHALL” için hissedeceğim.
Hadi Mahall bir an önce yürü ve koş ve sonra yaşam bulsun tüm güzellikler…
Geldiğimizde Otlar Yemyeşildi için 2 cevap