Kızılay’da yoğun bir kalabalık yine.. Herkes bir yerlere yetişmeye çalışıyor, sarı ışığın yanmasına saniyeler kala hareketleniyor arabalar, yayalar ise son anda geçebilir miyim diye koşuşturuyorlar. İşte yine böyle kalabalık bir gün, öğrenciyim, elimde kitaplarım, bir yerlere yetişme telaşındayım. Kırmızı ışık yandı yanacak, saniyeler kalmış, koşarak karşıdan karşıya geçsem mi diye düşünerek bir adım öne iki adım geriye gidiyorum. Yaşlı, şık giyimli tonton bir amca yaklaşıp kulağıma; “Hayattaki en kötü karar bile karasızlıktan daha iyidir” diyor.
Ne zaman bir ikilemde kalsam hep o yaşlı tonton amcanın temiz yüzü gelir gözümün önüne ve fısıldadığı o cümle. Karar verebilmek ve o kararı uygulayabilmek aslında yolu yarılamakla eşdeğer.. Bazı kararları alabilmek için de bazen uzun uzadıya düşünmek de gerekebiliyor. İki iş arasında kararsız kaldığım bir zamanlar, bir beyaz kağıt alıp ortadan bir çizgi çekmiştim. Ve pek çok kriteri alta alta yazıp her iki işi de o kriterler üzerinden değerlendirmiştim. Çıkan sonuç kararımı vermemde etkili olmuştu. Bazen keşke yaşamımızı da böyle ortadan ikiye ayırabilsek ve her seçimimizi bir diğeri ile kıyaslayabilsek diyorum. Seçerken diğerinden vazgeçmek ne kadar zorsa karar vermek de o kadar güçleşiyor. Boşuna dememişler; “Her seçim bir kaybediştir, birini seçerken diğerini kaybedersiniz” diye. Neleri kaybetmeyi göze alabiliyoruz ya da alamıyoruz? Çoğu zaman sonradan anlayabiliyoruz seçimlerimizin sonuçlarını.
Bugünlerde pek çok konu ve duruma ilişkin kendimi ortadan ayırdım sanki bir çizgi ile. Gitmekle kalmak, vazgeçmekle devam etmek, gülmekle ağlamak tezatlıkları gibi bölünmüşlükler yaşıyorum. Duygularım tam olarak Araf’ta. Her seçimin bir kaybediş olduğunu biliyorum, hem de çok iyi biliyorum da en büyük çekincem; hiçbirşeyi seçemeyip herşeyi kaybetmek…
Ne Zamandır Araf’tayım için 5 cevap