Namusun Rengi

Namusun, aşkın, sokak hayatının irdelendiği eğlenceli, komik ama bir o kadar da düşündürücü bir oyun, müzikal; Fosforlu Cevriye. Geçen sezonda da oynuyordu Ankara Devlet Tiyatrolarında, bu yıl da sahneleniyor. Ve ben, iki sezondur internetten bilet bulup alabilmek  için varımı yoğumu ortaya koydum ama nafile. En sonunda tiyatro sahnesinden binbir organizasyonla temin edebildim. Oyunun her iki perdesi de çok başarılı idi bana göre. Müzikal oluşu nedeniyle her daim tansiyonu yüksekti Fosforlu Cevriye’nin. Kimi yerde gözlerim dolu dolu oldu, kimi yerde de kahkahalarımdan koltuktan düşeceğimi sandım. Bu oyun üzerine yazılıp çizilebilecek pek çok şey var belki ama beni en çok final sahnesinde dans eşiliğinde yapılan kareografi etkiledi. Tüm kadın oyuncular -ki hepsi sokak kadını rolündeydi-aynı anda ceplerinden kırmızı birer kurdela çıkarıp bellerine bağladılar. Namus kavramı üzerine düşünmeye sevkeden, namusun sadece kırmızı bir kurdela ile anlamlandırıldığı ve sembolize edildiği bir duruma tepkiydi bu. Çok fazla söz ve sahne var aklımda kalan… Bu kısımda, o iğneleyici şarkı sözleriyle birleşen danslar ve kapanış ise beni en çok etkileyendi.

Aklıma takıldı sonra, kim icat etmiş bu kırmızı kurdela olayını? Her gelinin düğününde, gelinliğin üzerinden beline bağlanan “Bakın, kızımızı size kız oğlan kız teslim ediyoruz” ile özdeş bir simge bu kurdela. Namusun rengi olur mu hiç? Hadi oldu diyelim bunun ölçüsü nedir ki? Nerede başlar nerede biter? Bu nasıl bir gelenek diye kafamı kurcaladı, nerden çıkmış, yayılmış, sadece bize mi özgü diye. Internette mini çapta bir araştırma yaptım; efendim bu kırmızı kurdela olayının bir diğer ismi de “Kudret kuşağı” imiş. Bu, genellikle gelinin babası veya erkek kardeşleri tarafından bağlanıp gelin,  damada öyle teslim ediliyormuş. Peki öyleyse ikinci evliliğini yaptığında bir gelin, o zaman da bağlanıyor mu? Bağlanmalı mı?  Kadının namusunu, hatta cinsel hayatını herkesin gözüne sokar gibi göstermek böylesi özel bir durumu övünç timsali bir halde sunmak neden bizim toplumumuzda var diyerek de üzülüyorum. Kafa yormamız gereken nice konu varken neden böylesi bacak arası konulara takılıp kaldığımızı da hiç anlamış değilim. Bırakın “Bakın ben masum”umu göstermek, bunun hakkında konuşmak bile tuhaf gelirken, bir de bunu tüm davetlilerin içinde beyan etmek nasıl bir adetin yansıması ki? Böylesi gelenekleri kadınlar için son derece gurur kırıcı bulmakla beraber, kadını sanki satılan herhangi bir şey ile bir gören tüm bu zihniyetleri de sonuna kadar kınıyorum. Internette; eğer o kurdela gelinin belinde durmaz ve düşerse, gelinin, kurdelanın düştüğü sayı kadar başka erkeklerle beraber olduğu da düşünülürmüş yazıyor. Al burdan yak diyesi geliyor insanın. Peki o zaman damatlara ne renk kurdela bağlamak lazım? Eğer bir kızın veya kadının en özeli böylesine deşifre ediliyorsa en özel günde, damadınkinin de deşifre edilmesinde bir sakınca görmemekteyim. Ne komik olurdu değil mi? Ama durun, böyle bir zihniyete sahip toplumumuzda bu bir güç simgesi haline dönüştürülür, her beraber olduğu karşı cins için bir düğüm atılırdı kurdelaya mesela. Bu seferde erkekler erkekliklerini yarıştırmaya başlarlardı. Ne ayıp!

Nedense toplumumuzda her daim bir namus bekçisi bulunur. Bu kimi zaman yanı başımızdaki komşudur, kimi zaman işyerindeki herhangi biridir ya da farketmez sokakta yürürken bile rastlayabiliriz bu namus bekçilerine.

Bu sevimsiz konuda sözü daha fazla uzatıp kendi sınırlarımı zorlamadan bitirmek en iyisi. Siz en iyisi mi fırsatınız olursa Fosforlu Cevriye’yi izleyin, ne demek istediğimi anlarsınız.

 

Sevdiysen Paylaş
Bu yazı Ordan Burdan İçimden kategorisine gönderilmiş ve , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Namusun Rengi için 10 cevap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.