Kafam değil kafamın içindeki düşünceler karışık bugünlerde… Neye üzülsem şaşırdım ya da neyi özleyeceğimi… Eskiye özlem dinmek bilmeyen bir senfoni zaten içimde, buna çocukluğum, eski Türkiye, eski değerler, eski müzikler de eklenince o senfoniyi seslendiren bir orkestra oldu sanki.
Diğer yandan arkadaşlıkların olmadığı ve aslında tamamen yalnız olduğumuz fikri yerleşti yüreğime, “Yalnız geldik, yalnız gideceğiz” hayat mottosu oldu sanki. Her gün duyduklarım, okuduklarım, umutsuzluklarım… Yok hayır, hiç bir şey iyiye gitmiyor, bizler çok kötü, fena insanlar oluyoruz dedirten haberler, ülke, vatan, toprak, politika, söylemler, savaşlar hepsi birleşince de ruh yoruluyor. Düşünceler zaten karışık.
Ve ruh sadece upuzun sakin bir kumsalda denize karşı içki içip kitap okuyup uyumak ve sadece düşünmek, müzik dinlemek istiyor. Kendimi o uçsuz bucaksız kumsalda müziğin kanatlarına bırakmak ise en büyük arzu oluyor.
Kimileri buna “Tatilin gelmiş” deseler de aslında ruh dinlenmek istiyor dalga sesleri eşliğinde.