“Başroldeki kız sevgilisini aldatmasaydı o kaza olur muydu?”
“Kızın sevgilisinin annesi, yemekte, kızın meslek seçimi üzerine düşüncelerini söylemeseydi kız sevgilisini aldatır mıydı?”
Her seçim, her bir yöneliş farklı bir yol haritası ve farklı yöne bir kurgu.
Aşk tesadüfleri seviyor, sadece aşk değil hayatın ta kendisi de… O olmasaydı böyle olmazdı, şu yaşanmasaydı bu da gerçekleşmezdi cümleleriyle dolu yaşam serüvenimiz. Sanki bir kobay faresi gibi bir labirentin içindeyiz, labirentin birden çok çıkış kapısı var. Bizler ise fareler misali dolanıp duruyoruz ve kendi irademizle o yollardan birini tercih ediyoruz. Kiminde yolda önümüze bir kalıp peynir var diye kiminde o yol daha kısa diye veya daha aydınlık diye çiziveriyoruz rotamızı. Yollar seçimlerimiz, yolumuzu seçtiren sebebimiz. Ve Tanrı gülümsüyor “İşte” diyor, “Yine tesadüf dedi buna insancıklar”.
Güzel film “Aşk Tesadüfleri Sever”. Nasılsa vizyona girdi ve bitti, seyretmeyen sayısı azdır düşüncesiyle özgürce yazacağım, film hakkında herhangi bir ipucu veririm endişesi taşımadan…
Vizyona girecek olan filmlerin fragmanlarını izlemeden sadece adıyla bile beni çeken bir film. 4 Şubat’da gösterime girdiği ilk hafta kız arkadaşlarımla sinemada izlediğim, onların gözyaşlarına mendil uzatıp “Acaba ben duygusuz muyum?” diye düşündüğüm tesadüfi bir aşk filmi. Bana göre ise aşk filmi değil. Filmi, aşk filmleri kategorisine koyamadım. Film herşeyden önce bir Ankara filmi. Yaşadığım şehir ne kadar da güzelmiş dedirten görüntülerle dolu. 80’li yıllarda çocuk olmanın da filmi aynı zamanda. Müzikler ve çekimler gerçekten çok başarılı. Her gün geçtiğim caddelerin beyaz perdede yansıtılışı etkileyici.
Çok ince dokundurmalar var filmde; kaçırılan bir trenin aslında kaçırılan büyük bir aşk olduğunun, bir kazanın aslında bir diğerinin yaşamına sebep olduğunun ince dokunuşları bunlar… Aynı anda aynı yerde bulunup da karşılıklı geçmenin aslında hayatının aşkından da geçmek olduğunu seyircinin yüzüne vuran bir film her karede. Ve ne olursa olsun, nerede bulunulursa bulunulsun aşk karar verdiyse iki kalbi buluşturmaya öyle ya da böyle emeline ulaşıyor, er ya da geç dedirten bir film. Aşk tesadüfleri seviyor.
Kaderi sorgulatıyor film çoğunlukla. Bize yazılmış olan kaderi mi yaşıyoruz yoksa biz mi kaderimizi belirliyoruz? Cevabı mı? Filme göre aşk, kader kavramından bağımsız, kendi öyküsünü kendi yazıyor.
Çocukluğuma gittim filmde, sefer taslarına, sokakta oynanan oyunlara, stüdyoda çekilen haftalık fotoğraflara… Ankara’yı daha bir sevdim daha bir benimsedim. Tüm filmlerin hep neden İstanbul’da geçtiğine anlam veremezdim. Amerikan filmlerinden hiç gitmesek de görmesek de Empire State’i, San Francisco’nun yokuşlu yollarını, Seattle’ın dinmeyen yağmurlarını, Los Angeles’ın silüetini nasıl olur da bilebilirken yerli yapımlarda bu tür bir kültür aşılamasının yapılamadığını da düşündüm.
Geçenlerde ikinci kez evde eşime izlettim filmi. İşte bu kez ağladım katıla katıla… Baba-oğul diyaloğunda ergenlik bunalımlarının yaşanmasına, dede-torun ilişkisine, bir günlük tutmanın insanın hayatındaki değişimlerine ve yakılan anılara da ağladım. Ve ikinci kez izlediğimde aşk filmi olmadığını düşündüğüm aşka ağladım. Aşk gerçekten tesadüfleri seviyor.
Aşk Tesadüfleri Sever için 8 cevap