Yer: Özdemir Ailesinin evi
Saat: 19:00-20:00 arası
Öznemizin Durumu: Mutfakta, bir yandan yemekleri ısıtıyor, yemek seçen oğlu için “Ayrıca” birşeyler yapıyor, masayı hazırlıyor, içeri gidip ortalığı topluyor, çantasını boşaltıyor, arada banyoya girip makyajını temizliyor, sonra tekrar mutfağa koşup bir gün önce yıkanan bulaşıkları makineden çıkarıyor.
Bizim hızlı Gonzales öznemiz o arada nasıl olduysa elindeki bardağı düşürüyor, “Şangırrrttt” sesinden sonra mutfakta elektirik süpürgesi sesi de yükseliyor. Sesler birbirine karışıyor, özne sinirden saç baş yoluyor.
Hayat ne kadar da hızlı akıyor hepimiz için, kimbilir aynı eylemleri hergün tekrarlamaktan olsa gerek. Beni (yani öznemizi) ele alalım; her sabah işe gitmeden önce evde bir sabah mesaisi veriyorum, kahvaltı, butçuğun hazırlıkları ve kendi hazırlanmam derken, yataktan kalktığım anda kurulmuş bir robot gibi oradan oraya koşturuyorum. Ve sonra işyerinde geçen saatler, arada farklılıklar olsa da birbirine benzeyen işler, tekrarlananlar, bazen konuşulan konular bile aynı oluyor. Akşam trafiği, eve dönüş ve evde akşam mesaisi, yine eve adımımı atar atmaz kurulmuş bir robota dönüşüveriyorum. Kafamda komutlar, klasik ev işleri, akşam yemeği hazırlıkları, uyku hazırlıkları, masal saati derken bir de bakıyorum saat gece 10’a gelmek üzere, gözlerim yenilmezse uykuya, arada izlenen filmler, kitap sayfalarının mis gibi kokusu, vazgeçilemeyen blog yazıları. Genel anlamda 24 saatin özeti böyle, biri diğerinin aynısı ama aynı zamanda son derece hızlı akan bir yaşam. Yaşamın hızına yetişebilmek için de hızlı davranmam gerekiyor.
Kişiliğimin en belirgin özelliklerinden biri tezcanlılık, acelecilik ve hızlı hareket etmek. Bir işi yaparken sonrasında yapacağım işi kafamda planlamak ve çoğunlukla iki işi aynı anda yapmaya çalışmak, Kadın ve de aynı zamanda anne olan okuyucular için çok tanıdık değil mi bu cümleler… Hızlı Gonzales olma zorunluluğu, zamanın önüne geçme ve herşeyi yetiştirme telaşı. Durum böyle olunca hızlı hızlı birşeyleri sürekli yetiştirmeye çalışınca da sakarlıklar, dikkatsizlikler olabiliyor haliyle. Evdeki en büyük tartışmalarımızın başında gelir; hızlı ve yavaş dengesi ya da konusu. Sözkonusu olan ev işleri ve oğlumuzla ilgili yapılması gerekenler ise ben yine hızlı Gonzales tavrımla yapmaya çalışır bu arada bir şeker kavanozunu devirebilir ya da geçenlerde olduğu gibi düşüp burnumu da kırabilirim. Bu işin hızlı yapılmasından değil olsa olsa benim dikkatsizliğimden ileri gelir diye düşünürken eşim tam tersi eğer hızlı yapılmaya çalışılmasaydı iş daha kaliteli olur diye düşünür. Diğer taraftan kaliteli bir işi yakalayacağım diye şu anda yaptıklarımın ancak dörtte birini yetiştirebilirim. Benim savunduğum; hızlı olmak zorundayım çünki başka türlü saatler yetmiyor, diğer görüş ise yavaş hareket etmeli çünkü yavaş düzgündür. Orjinal ismi “Shooter” olan “Tetikçi” filminde, keskin nişancıya verilen bir numaralı öğüt şuydu; “Yavaş düzgündür, düzgün de hızlıdır”. Şimdi ben bu cümleyi ilk duyduğumda düşünmüştüm uzun uzun, ne anlatmak isteniyor diye. Sonuç şu; eğer düzgün ve hakkıyla yaparsan yaptığın işi; ikince kez yapmaya gereksinim duymayacağın için zaten hızlıdır. Hızlı yaparsan şayet düzgün olmayacağı için 2. ve 3. kez yapmaya ihitiyaç duyulacak ve düzgün olmayacak. Bu sebeple yavaş düzgün, düzgün de hızlı. Siz birşey anladınız mı?
Yavaş mı, Düzgün mü, Hızlı mı? için 7 cevap