Birçok okur tarafından en güzel isimli roman seçilmiş Bilge Karasu’nun “Ne kitapsız Ne Kedisiz” romanı. İtiraf etmeliyim ki kitap raflarında dolanırken ismini gördüğüm anda “Hah işte bu başlık beni anlatıyor” diyerek hemen satın almıştım. Ne kitapsız ne de kedisiz bir yaşamı düşleyemiyorum kendim için.
Bugünlük kedileri, hatta kedigil familyasından olan her türlü canlıya duyduğum aşkı bir kenara bırakıp kitap üzerine birşeyler karalamak istedim. Yukarda bahsi geçen kitap değil bugün bahsetmek istediğim. Bunca kitap aşkına rağmen gelin görün ki bazı kitaplar vardır, okumak istersiniz, her defasında büyük bir hevesle çevirirsiniz kapağını, bilmem kaçıncı kez girişini okursunuz ve sonra tıkanıverirsiniz. Nadir başıma gelen bir durumdur bu, hayatın her alanında olduğu gibi bir kitabı beğenmesem de bitirme konusunda sabırlıyımdır. Yalnızca bir kitap hariç; SEKSEK
Kitabımın ilk sayfasında her zamanki gibi adım soyadım ve kitabı edindiğim tarih yazıyor; Nihan Gümrükçü, 1994. 16 yıl olmuş ve ben hala bu kitabı bitiremedim. Her defasında bu kez olacak diye başladım, ilk iki bölümden sonra pes ettim. İlk defa okuyamadığım bir kitabı yazıyorum sayfamda, okuyup bitirme mutluluğuna erişemediğim bir kitap Seksek. Okuyamadığım bir kitap hakkında bir yazı yazmak da çok ilginç aslında, kitap üzerine söyleyebilecek bir sözüm yok. Sadece bu ilginç kitabı duymayanlar varsa duysunlar ve sabredip okusunlar istedim. Belki okuyanlar ya da okumak isteyenler tarafından gelen yorumlarla canlanıverir isteğim ve bir bakmışsınız ki kitabın içeriği hakkında yazmışım bir gün.
Efendim Seksek Arjantinli fantastik yazar Julio Cortazar’ın bir romanı. Aslında bir romanı demek yanlış, iki ayrı romanı. İki ayrı romanı çünki kitabı elinize alıp baştan sona kadar düz bir şekilde her kitap gibi okuyor ve bitiriyorsunuz. İkinci roman ise kitabın 73. bölümünden başlıyor ve yazarın önerdiği bölüm sırasıyla yeniden okunuyor. Ve bu şekliyle okuduğunuzda bambaşka bir roman çıkıyor karşınıza. Kitabın klasik okuma sırası ve sonrasında yazarın önerdiği sıra ile aslında bölümler arasında ileri-geri gidip geliyorsunuz ve kimilerine göre bu sekseğin son halkasına ulaşmaya çabalamakla eşdeğer. Çok zekice bir kurgu bu, yazar okuyucuyla seksek oynar gibi oynuyor. İşte ben de bu farklılığı duyduğum anda “Bu kitabı okumalıyım” deyip hemen satın almıştım. Ve malesef yazarın bu oyununa eşlik edemedim . Zor bir kitap Seksek, deneysel bir roman. Üzerinde çok konuşulan, çok tartışılan modern bir başyapıt ve farklı okuma biçimleriyle birden farklı şekilde sonuçlanabiliyor. Okuyanların yazdıklarından birinde şöyle diyordu; “ Cortazar size tuzaklar hazırlıyor. 82’ye yönlendiriyor ama ortada 82 yok. 81. bölüm ise iki tane. Her seçim sizi başka alanlara götürüyor. En son bölüm ise sizi kitabın başına değil 123.cü bölüme, oradan 58’e ve sonra yine 123’e gönderdiği için Cortazar belki de sizi, bir çıkış yolu olmayan seksek kareleri içine hapsediyor.”
Çocukken en sevdiğim oyunlardan biriydi seksek, tebeşirle yere çizgilerini çizer, tek ayak üzerinde zıplayarak belli bir sırayı takip ederek çizgilere basmadan oynayıp dururduk. En alt çizgi yeryüzüydü, en üst çizgi ise gökyüzü. Yeryüzünden gökyüzüne ulaşmaktı amaç. Bu açıdan düşünüldüğünde de Cortazar sabırlı ve akıllı okuyucuya “Hadi bakalım yeryüzünden gökyüzüne doğru bir serüven bekliyor sizi” diyor.
Pablo Neruda’nın “Cortazar okumayanlar kara bir yazgıya mahkumdurlar. Onu okumamak ciddi, görünmez bir hastalıktır.” sözünü düşündüğümde “16 yıldır kara bir yazgıya mı sahibim acaba?” diye sordum kendime ve 16 yıldır bu kitabı okuyamamanın verdiği hastalığı iyileştirecek sabrı bekler oldum 🙂
Seksek için 6 cevap