Kendimi bildim bileli tombul ve toraman bir çocuktum. Annem, biz iki kardeşin yemek yerken yem bekleyen yavru kuşlar gibi ağzımız açık beklediğimizi, yemek yeme konusunda hiç sorun yaşamadığımızı söylerdi. (Oğlum kime çekti bilmem ki!!!)
Ehh o yıllarda anneme sorun yaratmamışız ama biz sonraları çok sorun yaşadık. Kıyafetlerin üzerinde beliren fazlalıkları saklamaya çalışmak, siyahın kurtarıcılığına sığınmak ve renkli kıyafetlerden kaçınmak benim için o kadar doğal hale gelmişti ki… Hep “Balık etli” derlerdi benim için, ben de eklerdim; “Unutmayın balina da bir balıktır” diye. Kendimle bir barışıp bir küserek çokça memnun ama “Biraz daha az kilom olsa daha iyi olurdu” diyerek geçirdim ilk gençlik dönemlerimi. Yaşım 22 olduğunda artık aynadaki görüntümden hiç hazzetmez ve hiçbirşeyi üzerime yakıştıramaz oldumki soluğu bir diyet merkezinde aldım, üstün çabalarımla 14 kilo vermeyi başarmıştım. Ama “Açım aççç” diye bağırasım geliyordu, yok sadece ekmeği kes, yok yediklerine dikkat et zayıflarsın, spor yap ama yemeye devam gibi klişeler bana sökmüyordu. Tek bir çaresi vardı tutacaksın boğazını başka yolu yok. Bu azmimin ve irademin meyvelerini almıştım ve artık gelsin rengarenk kıyafetler gitsin siyahlar, griler, kahve tonları. Yaklaşık 5 yıl kadar bu şekilde bir kilo alıp bir vererek iyi kötü kilomu korumayı başardım ama bir süre sonra farkettim ki, ben iflah olmaz bir diyetkolik haline gelmişim. Her sabah ilk işim tartıda kendimi tartmaktı. Bir önceki gün çok yemişsem ertesi gün bunun vicdan azabıyla kıvranırken buluyordum kendimi. Bir arkadaşım “Artık kilolu değilsin ama beynin kilolu kalmış o yüzden bu saplantın” demişti. Kaloriler, gramlar, neyin yenilip neyin yenilemeyeceğine dair okunanlar derken bir gün içimde başka bir canlının kalp atışları belirmeye başladı. Hayatımda ilk defa özgürce hiç sakınmadan yedim de yedim. Bebek bekliyordum ve kilo almamın legal bir sebebi vardı, kilo alabilirdim. Kimse hamilelikte “Aaa ne kadar kilolusun” demez diye düşünerek kendi alanımda bir rekor daha kırdım. Dalya demeye, yani 100 kilo olmaya 4 kilo kala bebeğim dünyaya geldi. Toplamda 30 kiloya yakın kilo alarak bebekten çok kendini besleyen ve yılların göz açlığını hamilelikte zıvanadan çıkmışçasına yiyerek gideren ben, tabir yerinde ise “Dağ fare doğurdu” şeklinde hamilelik serüvenimi tamamladım. Ve sonra yine diyetkolik günlerime geri döndüm ve üstelik fazladan 30 kilo ile.
Bugünlerde yarı memnun yarı şikayetçi devam ediyor benim diyetkolik hallerim. Uzun lafın kısası kendim de dahil kilosundan memnun olan bir kadın görmedim, mutlaka vücudunda memnun olmadığı bir yer vardır. Hatta İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre kadınlar ömürlerinin 31 yılını diyet yaparak geçiriyorlarmış.
Ve sonra bir gün dost tavsiyesi ileyemek hikayeleri sitesinde buldum kendimi, içimden “Hadi bakalım çivi çiviyi söker” belki de dedim. Yemekten bahsetmek, yemekten konuşmak ve hatta yemek üzerine yazmak beni uzaklaştırabilir (mi) yemek yemekten diye düşündüm. Merak etmeyin sonucu size söylerim ne de olsa hala diyetteyim!!!