Öğretmeyen Olmak

 


Öğretmen çocuğu  olmanın farklı ve kendine özgü duygulanımları olduğunu düşünmüşümdür hep. Bir statü gibi değil ama sanki hayata karşı duruş, algılayış veya öğretiler anlamında farklı hissettirmiştir. Özellikle de 80’li yıllarda çocuksanız ve anne ya da babanız öğretmense.. En azından ben böyle hissediyorum, bana hep farklı bir bakış açısı kazandırdığını… Ne var ki öğretmen olan annemin çok istemesine rağmen ben onun mesleğini seçmedim. Belki lise yıllarında daha idealist daha maceraperest olduğumdan mıdır bilmiyorum o yıllarda öğretmenlik bana çok sıradan geliyordu, daha yüksek puana sahip daha popüler alanlara yönelmeliydim. Aslında anlatmayı, bilgiyi paylaşmayı, farklı sunmayı, kim olursa olsun birilerine bir şeyler öğretebilmeyi ne çok severim. Kendime uygun olabilecek bir meslekti aslında eğitimci olmak. Hatırlıyorum da alt kat komşumuz, ders çalışmayan oğlunu ben ders çalışırken apartman boşluğuna gelen odalarımızdan sesler çok net duyulduğu için beni dinlemeye zorlardı. Veya çok arkadaşıma sınavlardan önce ders anlatmışlığım vardır. Severim çünkü anladığımı anlatmayı, en detaylı ama en anlaşılır haliyle paylaşmayı. Kısa cümleler kuramam ne anlatırken ne yazarken ama sevdiğim bir özelliktir bu çevreme faydalı olabilmek…

Bir önceki iş yerimden ciddi mobbinglere maruz kalarak ayrılmak zorunda kaldığımda ardımdan 24 Kasım öğretmenler gününde bir çiçek almıştım. Hiç öğretmenlik yapmadım, bu anlamda çalışmadım belki ama ekip arkadaşlarımdan birisi bana iş hayatı için “Siz benim öğretmenimsiniz” demişti. Ve sonra daha sık duymaya başladım bunu, belki yönetici olduğum için, satış ekiplerine koçluk yaptığım için pek çok kişiye anlattım, aktardım, paylaştım. Ortak nokta “Hep çok şey öğrendim, öğretmenim gibisiniz” sözleri oldu.

Elbette bu yazının amacı kendimi övmek, “Bakın ben ne kadar güzel anlatıyorum, öğretiyorum” değil. Bazen bazı şeyleri yapmak isteriz de yapamayız ve içimizde kalır ya da biz istemesek de tercih etmesek de bize yakıştırılır. Bu meslek de bana hep “Yapsaydın ne güzel yapardın, senden ne güzel öğretmen olurdu” tarzında bir hissiyat aslında. Ve sonrasında da sahip olmadığım ama öyleymiş gibi bana yüklenen bir beceri diyelim. Ancak tam da bugün ilk defa “Siz benim öğretmenim değilsiniz, ben de sizin öğrenciniz değilim” cümlesini duymam ile birlikte aslında olmadığım ancak birileri için öyleymiş gibi hissettirildiğim bu sıfattan bu meslekimsiden bugün itibariyle istifa ettim.

Hepsi bu.

Sevdiysen Paylaş
Bu yazı Ordan Burdan İçimden kategorisine gönderilmiş ve , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.