“Bir gün yaşlanacağım ama hiç büyümeyeceğim” bu, benim eşimin sık sık kullandığı cümle, sık sık da duyarım bu cümleyi ondan. Hatta bazen evde bir oğlum değil, biri oldukça büyük ama altı yaşındaki oğluma göre ruhu daha çocuk olan iki çocuğum olduğunu hissederim.
Bizim butçuğun okulunda “Aile Katılım Projesi” adı altında bir uygulama yapılıyor. Bu tür uygulamalar okullarda artık çok yaygın; aile katılımı, büyükanne – büyükbaba günü ya da velileri çocukların yerine koyarak empati yapma çalışmaları. Olumlu/faydalı taraflarını yadsımamakla birlikte bunca iş yoğunluğunun ve koşturmanın içinde bu tür görevlerin bana zor geldiği de bir gerçek. Daha önceden de bu tür deneyimlerimiz oldu; bkz: Kukla Ailesi , Çocukça / Hain Planlar , Büyüklere Ödevler
Bu kez anne ya da baba bizzat okula giderek ya kendi mesleğini anlatacak çocuklara ya da çocuklar topluca anne ya da babayı işyerinde ziyaret edecek. Böylelikle çocukların o meslek hakkındaki bilgileri pekişirken anne ya da babasını bu tür bir uygulama içerisinde yanıbaşında bulan çocuk da haklı bir gurur ve sevinç yaşayacak.
Aile yaşamımızda bendeki mükemmelliyetçilik duygusundan ötürü sanırım her türlü işi yapmaya gönüllü bir yapım var. Aslında buna gönüllü kölelik de deniyor ya… Zaman zaman söylensem de çoğunlukla başkalarının yaptığından emin olamama, sanki en doğrusunu, en iyisini kendim yapacakmışım hissi söylenmelerimi susturuyor. Aile katılım projesinin formunu doldururken eşime sormaya bile gerek duymadan kendi adımı yazmıştım, nasılsa bu görev de bana düşer, gider paşa paşa oğlumun sınıfında onlara mesleğimi, gazeteciliği anlatırım diye düşünmüştüm. Hatta bunu nasıl yapacağımı düşündükçe de içim sıkılmıştı, etik ilkelere uygun kaç gazete vardı ki neyi örnek gösterecektim? Bir gün herhangi bir konuşma sırasında bu projeden eşime söz edince “Ben gideyim” demesin mi? “Ah bu fırsat kaçmaz” dedim içimden ve hemen ertesi gün öğretmeni arayarak değişikliği bildirdim. Onlar da bu hafta sıranın eşime yani bizim ailemize geldiğini ve sunumun yapılması gerektiğini söylediler. Her Türk gibi ödevleri, projeleri, işleri son dakikaya bırakan eşim de sunumdan bir gece önce yaptığı iş olan bilgisayar programcılığını okuma yazma bilmeyen bir gruba nasıl anlatacağını düşünüyordu kara kara. Senelerce eğitmenlik yapmış, her türlü görsel malzemeyi kullanmış olmasına rağmen bu kez durum farklıydı. Sunumda yazılı birşey olmamalıydı. Ben ümidimi kesmiştim aslına bakarsanız.
Fakat akşam olduğunda butçuğun babasının yaptıklarını anlatırken gözlerindeki ışık, yaşadığı gurur ve mutluluğu görünce “Sanırım iyi birşeyler yaptı bizim büyük çocuk” dedirtti bana. Sonradan özel teşekkürler aldığını, sunumunun ve anlatımının çok farklı olduğunu ve beğenildiğini öğrenince içten içe kıskandım. Evet itiraf ediyorum, benim gibi herşeyi en ince noktasına kadar düşünen, duygu ve düşünce dünyası geniş biri için çocukların dünyasına inmek hiç de kolay olmayacaktı. Ve yine itiraf ediyorum ki ben böyle güzel bir sunum yapamazdım. Akşam göz ucuyla çocuklara hazırladığı sunumu izledim, aslında hem göz ucuyla hem de kıskançlıkla. Slaytın geçişlerinde bile okulun adını simgeleyen peteğin kullanılmasından, çocukların en hoşuna giden çizgi film kahramanlarına, içinde mesaj veren pek çok fotoğrafa kadar oldukça güzel ama bir o kadar da çocukça bir sunumdu. Sonrasında eşime “Örtmenim” diye sarılan çocuklar olduğunu, “Sen asistan mısın?” diye soranlar olduğunu, boynuna ve kucağına atlayıp fotoğraf çektirmek isteyenler olduğunu öğrenince kıskançlığım geçmeye ben de haklı bir gurur yaşamaya başladım. Ehh çocuklara da ruhu hala çocuk olan birinin anlatması daha uygun olurdu tabi!!!
Sunumunun sonunda çocukların katılımı için onlara minik bir oyun hazırlamış eşim, işin enteresan tarafı “İki fotoğraf arasındaki yedi farkı bulun” dediğinde çocukların yedi değil de dokuz fark bulmaları olmuş. Ve gerçekten de iki fotoğraf arasında aslında dokuz fark varmış. Hiçbirşey kaçmıyor çocukların gözünden. Ama daha da ilginç olanı ise, “Bilgisayar nedir?” sorusuna çocuklardan birinin “Buluşma yeridir” cevabı vermesi bence. Ne dersiniz? Altı yaşındaki butçuklar bile sanal alanın ne olduğunu daha bu yaşta ve o engin dünyalarında böyle mi anlamlandırmaya başlıyorlar?
Sonuç olarak bizim evin büyük çocuğu benden, çocuklardan ve öğretmenlerden tam not aldı.
Ama günün sözü bizim butçuktan geldi; “Benim babam bilgisayar gibi adam!!!”
Benim Babam Bilgisayar Gibi Adam için 7 cevap