Tutku

 

“Yumuşak hamurun içinde muhteşem akışkan kakao kreması ile ağızda dağılan  TUTKU”.

Evimizde oğlum tarafından sıkça tüketilen bir büsküvinin reklamı bu, bildiğiniz üzere. Neden ürünün adını tutku koymuşlar ya da reklamlarında pek çok alt anlama  atıfta bulunmuşlar, bu, ayrıca yazılması ve tartışılması gereken bir konu. İsmi çekiyor değil mi? TUTKU!!!

Yanlış hatırlamıyorsam Erol Evgin’in sunduğu bir yarışma programı vardı, ismi; “Aileler Yarışıyor” Yarışmanın “100 kişiye sorduk, alınan en popüler cevaplar şöyle” şeklinde bir formatı vardı. Bir kelimenin ya da bir cümlenin insanlarda çağrıştırdığı anlamları, sözcükleri ya da eylemleri bulmaya yönelik bir yarışmaydı.

Bugün bu yazıyı yazmaya başlamadan önce ben de 10 kişiye sordum yazının başlığını. İlk neyi çağrıştırıyorsa onu söylemelerini istedim;

-Sana bir kelime söyleyeceğim ve bana hemen ilk aklına gelenleri söyleyeceksin tamam mı butçuğum?

-Tamam anneee

– Tutku?

-Arabalarımla oynamak demek anne

Eşim hiç düşünmeden “Kadın” dedi. Ofisteki yan komşum “Beşiktaş” diye cevapladı.  Bir arkadaşım “Ateş”, diğeri “Sevişmek”, bir diğeri de eşi olarak tanımlarken içlerinde benim de dahil olduğum diğer 4 kişi bu kelimenin ilk çağrışımını “Aşk” olarak tanımladı.  Herhalde bu kelimeyi o yarışmada sorsalardı en popüler cevap şüphesiz “Aşk” olurdu. Kutsal bilgi kaynağımızda şöyle bir gezindim tutku kelimesi üzerine, genellikle benzer kelimelere rastladım; aşk, şiddetli istek, saplantı, istenç ve yargıları aşan güçlü bir coşku, ihtiras. Bu anlamların dışında çoğunlukla da tutkuyla bağlı olmak, tutku duymak, tutkuyla sarılmak gibi kalıplaşmış ikililer de var. Düşündünüz mü insan neden tutku dolu iken resmetme, yazma, ortaya bir eser koyma gibi yaratıcılığını geliştireceği uğraşılar verir? Neden en çok aşıkken şiir, roman  yazılır? Acımızı da tutkuyla beslemek istemek ya da içimizdekileri, tutkuları bir şekilde dışarıya vurmak… Hep birşeyi şiddetlice istemek üzerine kuruluyken yüklediğimiz anlamlar, işine tutku duymak ya da işini tutkuyla sevmek gibi atıfları neden çok az duyarız?. Yani işine tutku derecesinde bağlı olmak. Hiç tutku denilince aklına ilk gelenin fizik, matematik, kimya olduğunu söyleyen bir insana rastladınız mı? Ama tarih ya da insanlık rastlamış; kendi yaptıkları işlerde standartın dışında yaklaşımlar gösterenler ve tutkularını, yaratıcılıklarını beslemek için bir araç olarak kullananlar…

Geçen hafta “Yaratıcı Düşünme” üzerine çok keyifli bir eğitime katıldım?*, tüm eğitimin ana temasının ve yaratıcı düşünmenin, ölüm, aşk ve evlilik üzerine kurulduğu ve üç konudan yola çıkılarak anlatıldığı düşünülürse  eğitim boyunca kafamın içinde toz tutmuş düşüncelerin nasıl da su yüzüne çıktığı da anlaşılır. İlginç bir deneyim ve eğitimdi benim için; “Hepimiz öleceğiz” diye başladı eğitim. Aşkın ömrünün sadece 6 ayla sınırlı olduğu sonucuna geldik. Çikolata yemenin aşık olmakla aynı hormonu (serotonin) salgıladığı ve buradan hareketle aşık olmak yerine çikolata yemenin daha ucuza mal olduğu, üstelik ambalajının da daha şık ve de  soymasının(!) daha kolay olduğu konuşuldu. Her türlü kalıplaşmış düşünceye karşı çıkıp eleştirel düşünmenin ve yaratıcılığı ortaya koymanın kapılarını aralayan bir eğitimdi. Kendi adıma çok faydalandım. Ve işte,  o eğitimde sunulan örneklerden birkaçıydı, yaratıcılığını ortaya koyup işlerine tutkuyla bağlı olanlar; Kim olduklarını hangi buluşlara ve başarılara imza attıklarını uzun uzun anlatmaya gerek yok zaten bir “Tık” ötesi elinizin altında.

Newton; Bir defteri var, kafasını kurcalayan tüm soruları 45 ana başlıkta sıralıyor. Bu sorulardan birini seçiyor ve öyle başlıyor çalışmaya, sırayla soruların yanıtlamaya çabalıyor. Konuşmayı geç öğreniyor, çok da zeki olmadığı söyleniyor, ilk okuduğu matematik kitabı Descartes’in Geometry kitabı, ilk okuduğunda anlamıyor, sonra karar veriyor hergün bir sayfa okuyor, anladığında diğer sayfaya geçiyor ama bu kitabı hiçbir zaman bitiremiyor. Burada önemli kısmı, kişilik özellikleri; en başat özelliği TUTKULU. Çünkü Newton fiziğe aşık, tutkuyla bağlı. Sadece akademik anlamda değil yaşamda da kadınlara karşı da tutku dolu, aşık oluyor, hayatını yaşıyor bir yandan.

Darwin; Çok yavaş olması ve son derece ağır hareket etmesiyle akıllarda yer ediyor, konuşurken yürürken o kadar yavaş hareket ediyor ki tabir yerindeyse uyuz bir adam olduğu düşünülüyor. Ama bu yavaşlığı meziyete dönüşüyor ve hiçbirşeyi gözden kaçırmıyor, her türlü bilimsel hatayı görüyor. Yavaş, sabırlı ama TUTKULU.

Einstein; Yaratıcılığın bilgiden çok daha önemli olduğunu söylüyor, bilginin üzerine hayal gücümüzle ve yaratıcılığımızla ne inşa ettiğimizin daha önemli olduğunu vurguluyor. Bir öğretmeninin “Sen asla bir şey olamayacaksın ” sözleri de yıldırmıyor onu. Einstein’in kişilik özelliklerinin başında geliyor TUTKU.

Frida; Acılarla dolu bir hayat yaşıyor, çok küçük yaşlarda geçirdiği trafik kazası, tüm kemiklerinin kırılması, evlenip hamile kalınca çocuğunu kaybetmesi, eşinin kendisini kızkardeşi ile aldatması, uzun yıllar hasta yatağında yatmak zorunda olması da  vazgeçirmiyor onu yaratıcılığından ve TUTKU’sundan. İçindeki tüm acıları resmederek ortaya koyuyor, kaldı ki ölürken “Umarım bu dünyaya bir daha gelmem” diyecek kadar da acı çekiyor . Çektiği acılara rağmen en belirgin tarafı resme duyduğu TUTKU.

Escher; Babası ressam olmasını istiyor ve onu  grafik eğitimi almaya zorluyor ama  O, matematiğe tutku derecesinde bağlı, babasını kırmıyor ama resmettikleri yine tutkusuyla ilgili oluyor, ilginç geometrik şekiller, sarmaller, imkansız resimler. Ve bunları ağaç kütüklerini oyarak yapıyor çünki 3 boyutlu figürler üzerinde çalışıyor. Kişilik özelliğinde TUTKU o kadar başat ki, matematikten kopamayacak kadar, onu kendi biçiminde resme yansıtıyor.

Bu sayılan beş kişinin hepsinin ortak özelliği işlerine duydukları TUTKU.  Yaptıkları işe aşıklar, kendi keyifleri için yapıyorlar işlerini. Ve sonuç olarak tarih sahnesinde yaşamlarıyla yer almak ve unutulmamakla karşılığını buluyor bu tutkuları. Bir anlamda yaptığı işe tutkuyla bağlı olanlar ölümsüzleşiyorlar.

Bugün biraz tutku üzerinde düşünmek istedim, genel çağrışımlarının dışında, yaptığı işe tutkuyla bağlı olanların başarılarından bahsetmek istedim. Sıklıkla kullandığımız kelimelerin bizde çağrıştırdığı anlamlarının dışında kullanıldığında, neler yapılabileceğini ve başarının gizli formülünün tutku duymak olduğunu düşünmenizi istedim. Bütün duyguların bileşimi gibi gördüğüm “Tutku” üzerinde düşünün istedim birazcık, herhangi bir mesaj verme kaygısı taşımadan,  hepsi bu….

Ben tüm bunları düşünürken de içerden bizim butçuk seslendi; “Anneeee, yemekten sonra tutku verir misin?” Tutkunun çağrışımlarını mı duydu ne?

 

 

*Doç. Dr. Doğan Kökdemir

Düşünme Üzerine (Kavramsal-Eleştirel-Yaratıcı)

Sevdiysen Paylaş
Bu yazı Ordan Burdan İçimden kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Tutku için 12 cevap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.