Çok sevdiğim bir söz vardır, “Uzlaşamıyorsan ve teslim olmuyorsan hayat güzeldir” diye. Düşününce aslında ne çok şeyi reddediyor ya da ne çok şeye teslim oluyoruz. Evet reddediyorum, her cümlenin içinde kullanılan anlamsız yabancı sözcükleri, günlük yaşamımız içinde kendine yer etmiş onlarca markayı, ithal davranışları, bizim olmayan üzerimize bol gelen o başkalık duygusunu, internette sanal sohbet alanlarında -her nerede ise- sembollü yazıları, bana hiçbir anlam ifade etmeyen o anlamsız sözcükleri içimden gelen kocaman bir haykırışla reddediyorum.
2 yıl önce yüksek lisans tezimi yazarken tez konusu gereği uzunca bir zaman bunu araştırmıştım. Ne tür anlamlar yükleniyordu bu sembollere, neden kısaltılıyordu bu kadar kelimeler, zamandan mı tasarruftu, bilgisayar tuşlarına dokunmak uzun uzun, zor mu geliyordu? Araştırmayı tamamlamak için yaklaşık 30-35 kişi ile sanal sohbet ortamlarında sohbet etmiş hatta ağzımın payını almıştım diyebilirim. Konuştuğum ya da yazıştığım insanların pek çoğunun bu zaman tasarrufu yoluna başvurduklarını ve aslında bizim olmayan bizimmiş gibi kelimeleri tükettiklerine şahit olmuştum.
Liste uzayıp gidebilir, sadece içimdeki reddetmenin bugünkü adı “Türkçe’ye saygısızlık”. Ne kadar kaçsak da kullanmamaya çalışsak da ister istemez bizi de sarmalıyor, bir yerden sonra zorunlu hale geliyor. Ey blog okuru varsa benim de yazılarımda bu tür yanlışlarım düzelt beni. Yazar olarak bir rica sadece.
Reddediyorum için 8 cevap