Aklımın iplerini salıyorum artık…
Kim ne düşünmüş, kim ne kadar üzerine alınmış, ne demek istediğimi nasıl yormuş umursamadan yazmak istiyorum.
Salıveriyorum aklımın iplerini ve içimdekileri…
Bunca susmak, yazdıklarımın nasıl anlaşılıp yorumlanacağını düşünerek yazmaya çabalamak yaratıcılığın karşısındaki en büyük engelmiş meğer ve ben yazamadığımda daha da küçülmüş, yalnızlaşmışım.
Sosyal statüler çoğu zaman kimliklerimiz, bizi -en azından beni- olmam gerektiği gibi davranmaya zorlayabiliyor. Bu zorlama yazılarımda dahi kendini hissettirebiliyor.
Tam altı yıl oldu blog serüvenime başlayıp da en sevdiğim eylemi internet üzerinde paylaşmaya… Bakıyorum da son bir yıldır sadece bir yazı yayınlamışım, ne yazık..
Oysaki biliyorum bana en iyi ilaç yazmak, yazabilmek, yazarak çoğalmak.
Belki de blog yazmanın bazı ritüelleri beni uzaklaştırdı çok sevdiğim sayfamdan ve sonra çok düşünüp en başta kendime haksızlık ettiğime karar verdim, benim sayfam ve kendimi mutlu etmek için yazıyorum. Başka bir nedene gerek var mı?
Ve yenilenen, yaz gelen, sıcak kumsalların, deniz yıldızlarının olduğu sayfamda sevdiğim bir şarkı eşliğinde aklımın iplerini salarak yazmaya yine yeniden başlıyorum.