Son birkaç gündür geride bıraktığımız 2009 ve yeni umutlarla karşılayacağımız 2010 için birşeyler karalamayı tasarlıyordum. Klasiktir ya hani, geride bırakılan yılın muhasebesi yapılır içimizde, eksiler artılar bir kefeye konur ve tartılır, kayıpların kazanç olması için neler yapılabilir buna kafa yorulur. Herkes birbirine iyi dilek ve temennilerde bulunur, umuttur yeni yıl ya da umut etmeye ihtiyacımız vardır. Sanki yaşanacak her güzel şey yeni yıla sipariş edilir ve beklenir bir önceki yıldan daha iyi geçmesi. Derken yaş hanemizde sayılar büyür, seneler de böylelikle akar gider.
Kendi adıma 2009’u çok düşündüm hatta “2009’dan Ne Öğrendim” başlıklı bir yazı paylaşmak istedim, kendimi eleştirdim çoğu yerde ama çoğu yerde de gurur duydum kendimle. Ve aslına bakarsanız sadece iki duygu yer etti içimde bu yıla dair. Sahip olduğumuz en önemli iki şeyin sağlık ve huzur olduğu. Gerisinin gerçekten bir önemi olmadığını 2009’un son günlerinde anladım.
Yazmayacağım tek tek, neler öğrendiğimi, kendimle sohbet eder gibi 2009’da yaşadıklarımı, yaşayamadıklarımı, bunun yerine yıllar yıllar önce yazılmış “Hayattan Ne Öğrendim” i paylaşmayı daha uygun buldum.
İlk kez blogumda bir şiire yer veriyorum ve bir ilk yaparak 2009’u bu şiirle, daha doğrusu şiirde yazılanlarla sonlandırmak istiyorum.
Herkese sağlıklı ve huzurlu bir yeni yıl diliyorum.
NE ÖĞRENDİM / MEVLANA
Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum.
Işığı gördüm, korktum.
Ağladım.
Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim.
Karanlığı gördüm, korktum.
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi…
Ağladım.
Yaşamayı öğrendim.
Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu;
Aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu öğrendim.
Zamanı öğrendim. Yarıştım onunla…
Zamanla yarışılmayacağını, zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim…
İnsanı öğrendim.
Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu…
Sonra da her insanın içinde iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.
Sevmeyi öğrendim. Sonra güvenmeyi…
Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu,
Sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu öğrendim.
İnsan tenini öğrendim.
Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu…
Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim.
Evreni öğrendim.
Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.
Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek gerektiğini öğrendim.
Ekmeği öğrendim.
Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini…
Sonra da ekmeği hakça üleşmenin, bolca üretmek kadar önemli olduğunu öğrendim.
Okumayı öğrendim.
Kendime yazıyı öğrettim sonra…
Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana…
Gitmeyi öğrendim. Sonra dayanamayıp dönmeyi…
Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi…
Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yaşta…
Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.
Sonra da asıl yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine aydım.
Düşünmeyi öğrendim.
Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.
Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek olduğunu öğrendim.
Namusun önemini öğrendim evde…
Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu;
Gerçek namusun, günah elinin altındayken,
Günaha el sürmemek olduğunu öğrendim.
Gerçeği öğrendim bir gün…
Ve gerçeğin acı olduğunu…
Sonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da lezzet kattığını öğrendim.
Her canlının ölümü tadacağını,
Ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim.
Dostlarım,
Ben dostlarımı ne kalbimle ne de aklımla severim.
Olur ya..
Kalp durur…
Akıl unutur…
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur, ne de unutur.
Mevlana
Ne Öğrendim? için 15 cevap