Bazı duyguları uzun uzun yazarsınız, anlatırsınız, hatta yazdıklarınız, anlattıklarınız kafi gelmez içinizdeki o duygu yoğunluğunu dışa vurmaya… Ama bazen de öyle bir an gelir ki hiçbirşey anlatmaya gerek kalmaz. Sözler biter, gözler konuşur, “Daha fazlasına gerek yok” dersiniz içinizden. Geçtiğimiz bayram tatilinde yaşadığım o kısacık an bana başka hiçbir söz bırakmadı, herşeyi anlatmaya yetti.
Bir çocuğun duası nasıl olur? Neler söyler içinden? Dua etmenin tam anlamını bilip bilmediğinden bile şüpheliyken, bu duanın kime iletildiğinden dahi haberi var mıdır acaba?
Çok küçükken “Amin ettim” derdi butçuğum; o minicik ellerini nereden gördüyse alnına götürürken.. Birşeyler mırıldanırdı içinden, ne olduğunu anlamaya dahi çalışmazdım O’nun özeli diye… Biraz daha büyüyünce daha sesli söylemeye başladı dileklerini.
Bayram tatilinde Samsun’daydık butçuğumla. Uzun zamandır ziyaret edemediğim sevgili anneannemi ziyaret etmek istedim kabristanda. Bir anlamda butçuğumu da büyük anneannesi ile tanıştırmak… Anneannemin mezarı başında ailecek hepimiz sessizce dualarımızı okuduk, ellerimizi açıp. Hepimizi teker teker süzdü oğlum ve “Ben sizin bildiğiniz duaları bilmiyorum, ben de kendi bildiğimi okuyacağım” dedi. Ve büyük anneannesinin mezarının başına gidip İstiklal Marşı’nı okumaya başladı.
Tıpkı bir dua gibi, onun küçücük dünyasındaki kocaman kalbiyle fısıldadığı O’nun duası…
Dua Gibi için 4 cevap