Aslında yaşamımızı idame ettirmek içindir yemek yemek. Su içmek, uyumak gibi hayati bir dürtüdür. Ama biz insanlar sadece doymak ve yaşamak için değil başka nedenlerle de yemeğe itiveriyoruz kendimizi.
Herşeyden önce kültüre göre değişiyor yeme alışkanlıkları. Kimilerinin mutfağı acılılardan, baharatlılardan geçilmezken kimilerinin mutfağında zeytinyağı baştacı oluyor. Bunu en iyi “Herşey dahil” sistemli otellerde, tatil köylerinde farkediyor insan. Biz, yani ben sağlığım için ne kadar faydasız ve kalorili yiyeceklerle dolduruyorsam tabağımı, Slav ırkı bol yeşillikle, meyve ile oluşturuyor öğününü. Geçenlerde öğrendim bir arkadaşımdan Rus kadınları akşamın son öğünü olarak bir bardak kefir içiyorlarmış. Akşam dediysem saat 18:00 civarı. Benim gibi müzmin diyetkoliklere duyrulur ama tecrübe ettim fazla kaloriden başka bir işe yaramıyor. Yoksa Rus kadınları olmak gibi bir çabam yok, onu da nerden çıkardınız?
Bir diğer belirleyici ise kişinin duygu halleri. Kimizi üzgünken kendini alamıyor mutfaktan kimisi mutluyken… Aşk acısı çekerken yemeden içmeden kesilen de var habire ıvır zıvır tüketen de. Stresini kuruyemiş ve ayçekirdeği çıtırtılarında hafifletmeye çalışan yemeklerden medet uman insanlar da var.
Hiç sordunuz mu kendinize neden yemek yiyorum diye? Ya da kulaklarınızı kapatıp ağzınızda birşey çiğnerken içinizden gelen o sese hiç kulak verdiniz mi? Midenizi düşünüyor musunuz ara sıra? Eskiden Talcid ilacının reklamı olan torbaların üzerinde o gülümseyen mide resmini hatırlıyor musunuz? Mutluyken mi daha çok yiyorsunuz? Ya da acınızı hafifletiyor mu yemek yemek? Ben sizi bu sorularımla başbaşa bırakırken şurdan bir çikolata parçasını mideme konuk edeceğim; zira bu aralar fena halde kafam bozuk!!!