Geçenlerde yazmıştım bir yazımda, Ankara’da yaşıyorum ama bu şehirde sadece nefes alıp veriyorum nerdeyse, çünkü önceleri bildiğim, kanıksadığım yerlerin hayatımda bugünlerde hiç olmaması, güzergahlarımın hep belli eksenlerde gidip gelmesi içimi sıkıyordu.
Yıllar sonra eski bir dostla Kızılay’da yapılan bir sohbet düşündürtmüştü bunları bana. Evet evet daha sık gitmeliydim ve çok önce gittiğim yerleri tekrar ziyaret etmeliydim. Amaç belliydi, eski bir arkadaşımla tam 16 yıl önce sürekli gittiğimiz, müzik dinleyip sohbet ettiğimiz mekan ziyaret edilecekti. Ve biz iki eski ev arkadaşı 16 yıl önceki gibi buluşup bu kez çocuklardan, iş hayatından, evlilikten konuşmayıp eskiyi yad edecektik, neler yapardık, ne giyerdik, ne yerdik, ne içerdik. Belki bu, 16 yılın bir sorgulaması, muhasebesi olacaktı. Çok heyecanlıydım ve mutluydum akşam arkadaşımla buluştuğumda. Önce soğuğa rağmen yürüdük biraz, sonra “Hadi” dedik, oturduk o hep bildiğimiz adının dahi değişmediği, sadece dekorasyonunun değiştiği mekana ve başladı koyu bir sohbet. İçinde pişmanlıklar da vardı, kahkahalar da geçmişe özlem de.. Tabi dayanamayıp iki lafımızdan biri çocuklarımıza geliyordu ama bunu da çok önemsemedik. Saatler biz farkında olmadan geçti.
Arkadaşımla buluşmaya giderken mecburen arabamla gitmiştim Kızılay’a ve benim gibi park etme özürlü biri için en uygun yer Beğendik otoparkı idi. Akşam 19 civarında arabamı park ettim ve hatta 3 saate kadar ücret ödemeyeyim diye ev alışverişimi de o arada yaptım ve keyifli bir şekilde arkadaşımın yanına gittim. Koyu sohbetten kafamı kaldırıp saatin 23’e geldiğini fark edince artık 16 yılı geride bırakıp o ana dönmenin vakti gelmişti. İşte ne olduysa ondan sonra oldu; park etme özrünün yanında park edilen yerlerin saat kaçta açılıp kapandıklarına da dikkat etmeyen dikkatsiz ben, otoparkın 21:30’da kapandığını kapısına gidince anladım. Tüm Beğendik’in etrafında dolanıp durdum belki açık bir kapı, giriş ya da birilerini bulurum umuduyla. Hay dedim kendi kendime neyine senin eskisi gibi olmaya çalışmak, eskileri yad etmek, bak gelmişsin 33 yaşına ama bir otopark kuralından bile haberin yok. Nafile, otopark kapalı. Dahası, bir gece arabanın otoparkta kalma ücretini de öğrenince tamam bitti benim için böylesi eğlenceler dedim kendime. Ve ben bir gece arabamı orada bırakıp, üstüne bir de taksi ücreti eklenerek o geceyi kapattım ve ertesi sabah gidip arabamı alabildim. Aptallığımın karşılığı 62 T.L. oldu hiç yoktan yere.
Efendim neymiş siz siz olun arabanızı bir yere bırakırken mutlaka bakın, sorun kaça kadar açık ya da kaçta kapanıyor diye yoksa benim gibi yana yakıla dolanıverirsiniz otoparkın etrafında ve geçirdiğiniz güzel bir akşam hatıralarla ve eskinin o güzel anlarıyla değil de ancak boş yere ödediğiniz -miktarı önemli değil- aptallık parası ile hatırlanır.
Aptallık Parası için 5 cevap