Nerdeyse 2 yıl dolmak üzere blogda yazmaya başlayalı… Başlangıçta sadece kendimle konuşur gibi yazıyordum, sadece benim okuduğum, kimsenin varlığından haberdar olmadığı, kendi halinde bir blogdu bu. Zamanla başka bloglar keşfettim, başkaları da beni okumaya başladı, okundukça, başkalarını tanıdıkça daha çok sevmeye başladım blogumu. Sadece yazıları ve o yazıda yazılan duygu ve düşünceleri paylaştığımı sanırken, aslında bir de baktım ki yaşamlar paylaşılmaya başlanmış. Biri bana gelip; “Bak burada çok özel bir insanla tanışacaksın ve daha önceki tüm içsel kahramanlarını sıfırlayacak” dese güler geçerdim sanırım. Ama yanılmışım.
Daha önceki bir yazımda dediğim gibi (bkz: Kıskançlık Halleri ; Albümdekiler) sözümü tutmadım, blogda tanıdığım bu özel insanı gerçek yaşama taşıdım.
İtiraf ediyorum… Blogdaki resminin önceki yıllarda çekildiğini düşünmüştüm. Ve bu nedenle karşımda daha yorgun bir hasretsenfonileri bekliyordum. O beni resmimden tanıdı ama ben tanıyamadım.
Karşımda fit duruşu ile otoriter davranışlı çok hoş ve alımlı bir kadın vardı. Bir insan, gözlerinden hüzün akarken bu kadar güzel nasıl gülebilir? Ve muhteşem bir ses tonu… İnanılmayacak güzellikte kullandığı Türkçe’yi kelime oyunları ile süsleyip dinleyen herkesi şaşkına çeviren bir dil cambazı o. Hepimizden daha fazla yaşamı bilen, seven, gerçekten okyanus yürekli bir kadın Gülsen Varol. Sadece sabırsızca ve keyifle okuduğum kitabını imzalatmak değildi elbette orda bulunma sebebim, onu dinlemek istedim en çok. Gerçekten de orda bulunduğum süre içerisinde hep o konuşsun ben dinleyeyim istedim. Bilgisine ve alçakgönüllü oluşuna şapka çıkarttım. Nasıl bu kadar dimdik ve bu kadar dinç kalışını hayretle izledim. İnsanın aklından geçenleri okumasından ürktüm.. Sorduğu şok sorularla insanları şaşkına çevirişini aynı şaşkınlık içinde izledim.
Doğal meçli boyasız saçlarına ve makyajsız yüzüne hayran kaldım. Geçirdiği kaza nedeniyle olmalı, net kullanamadığı sağ eli ile ve son derece güzel yazısı ile kitabına benim için imza atışını izledim. Ayrıca, doktorların kalmasından yana seçim yaptıkları, bu nedenle adını “Dursun” koyduğu beynindeki fazlalığın zaman zaman verdiği rahatsızlığı belli etmemek için olağanüstü çaba harcayışını da (ki bunu sadece ben anlayabildim) şaşkınlık içinde gözlemledim. Son derece doğal bir süreçti, dört güne serpiştirilmiş ve herkese istediği saatte ve günde gelme özgürlüğü tanımıştı. Birbirini tanımayan o kalabalıktaki insanlarla sımsıcak bir konuşma ortamı yarattı ve en önemlisi herkesin birbiriyle muhteşem bir diyalog kurmasını sağladı.
Kendi adıma onu tanımış olmaktan sadece tanımış olmaktan değil kısıtlı sürelerle de olsa yaşamış olmaktan dolayı çok mutluyum. Ve onu henüz tanımayanlar adına üzgünüm…
O’nu Tanımak için 8 cevap