Aranızda hiç kahve ya da tarot falı baktırmamış olanınız var mı? Varsa bu yazıdan onları muaf tutabilirim. En azından bir kerelik de olsa geleceğini merak edenlere ise soruyorum? Gerçekten bilmek ister miydiniz? Genellikle az çok ipucu veren bu fal bakma eylemi, aslında inasanoğlunun merak duygusunu tatmin etmek istemesi ya da geleceği hakkında bilgi edinip ona uygun davranması değildir de nedir?
Hadi itiraf ediyorum, mesleğimin ve kişiliğimin başat özelliği olan bu merak duygusu benim de zaman zaman kahve falı baktırmama neden olmuştur. Sanki gelecekte olacak “İyi” haberleri duyacağımda rahatlayacakmışım gibi, ya da ne olacağını bilirsem önüne geçebilecekmişim gibi. Burada esas soru şu; önüne geçebilir miyiz gerçekten?
Kendi adıma karar verdim; bir daha kesinlikle bu tür eylemler içerisinde bulunmayacağım. Geleceği öğrenmek, zamanda yolculuk yaparak ileri kurgulara yol almak bana göre değil. Geçmişe yolculuk olsaydı seve seve katılırdım bu maceraya.
Son günlerde televizyon ile bağlarımı tümden koparmış durumdayım. Sadece televizyon değil tüm ana haber bültenleri, gazeteler de ilgi alanım dışında. Kendime gönüllü bir haber perhizi uyguluyorum. Sanki yazılı ve görsel basınla tek bağım; internet ve kitaplar. Ama gelin görün ki son günlerde yeni bir bağımlılık oluştu bende; “Flash Forward”
Zamansal olarak, ileriye doğru yapılan yolculuk anlamında, tamamen öngörüler üzerine kurulmuş bir dizi. Henüz 9 bölüm gösterilmesine karşın, her hafta bir sonraki bölümü iple çeker oldum. Çünkü diziyi seyrederken sadece dizideki kurguları anlamaya çalışmıyor aynı zamanda kendi kurgumu da oluşturuyor ve hayatım üzerinde düşünmeye başlıyorum. Neden bu kadar etkiledi sorusunun cevabı ise kendime tekrarladığım cümlede gizli; “Merak aslında her zaman iyi bir duygu değildir ve geleceği bilmek de bazen faydadan çok zarar getirir”
Dizide, dünyadaki tüm insanlar bir gün 2 dakika 17 saniye süren bir baygınlık geçirirler, kararma yaşanır. Kararma sırasında, o bayılma anından tam altı ay sonrasını görürler. Gelecekten gelen kendi hayatlarına ait bu görüntüler o kadar inandırıcıdır ki, kimisini hayata bağlar, mutlu eder, kimsini telaşlandırır ve hayatı boşvermeye başlarlar. Gelecegini bilerek yaşamak; gelecek çoktan belli mi yoksa yaşanmadı ve değiştirilebilir mi? İnsanlar bundan sonraki hayatlarını gördüklerine göre mi şekillendiriyor yoksa zaten bunlar bir şekilde olacak mı şeklinde güzel beyin jimnastiği yaptırıyor dizi izleyenlere.
Ve düşünmeye sevkediyor herkesi kendi hayatı üzerinde yeniden.
Geleceğe dair belirsizlik her insani kaygilandirir. Peki gelecek gündeki herhangi bir anı bilseydik bu kaygı azalır mıydı çoğalır mıydı? Gelecekte gördüğümüz o anlık görüntüler bize varacağımız sonuçlar hakkında ipucu verirken diğer taraftan o sonuca nasıl vardığımıza bir açıklık getirilmediği için bu anlamda belirsizlik artar mı?
Diziyi seyredince dansetti bu düşünceler kafamın içinde. Bilmek ister miydim gerçekten? Gördüğüm an, isteklerim doğrultusunda şekillenmiş bir an ise belki, kaldı ki o zaman da bu bekleyişin heyecanı kalmayacak olurdu. Varmak ismediğim bir sonuç ise hiç görmemeyi yeğlerdim, özellikle değiştirelemeyecek ise…
Aslında düşünüyorum da, ne geleceği bilmek, ne de geçmişi tartışmak çok anlamlı değil. Ne keşkelere yer olmalı geçmişe dair, ne de geleceğe dair eyvahlara. Boşuna dememiş Amerikalılar “Think yesterday, Dream tomorrow but Live today”*
Anı yaşamak, pişmanlıklara yer vermeden, geleceği hayal etmek, en güzeli bu değil mi?
Geleceğe ilişkin algıma ve kurguma gelince çok basit olarak şöyle düşünmek istiyorum; çok sevdiğim bir dostum söylemişti bir zaman;
“Hayaller geleceğin planlamasıdır”.
*”Geçmişi düşün, geleceği hayal et ama günü yaşa”
Geleceğin Kurgusu için 9 cevap