TRT’nin Küçülen Dünyası

Tek kanallı televizyon çocuğuydum ben. Çocukluğumda evimizde siyah beyaz, uzaktan kumandasız bir televizyon vardı ve tek kanalımız TRT’ydi; Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu. Bu tek kanallı yayınla kocaman bir dünyam vardı. Zamanla renklendi ekran, çeşitlendi, büyüdü. O büyüdükçe benim dünyam da ona paralel olarak büyüyemedi, küçüldü, küçüldü ve minicik kaldı. Artık neredeyse hiç televizyon seyretmiyorum. Ama çocukken en çok haliyle çizgi film izlemeyi severdim. “Heidi” her çocuk gibi baş kahramanımdı biraz daha büyüdükçe yedi renkli çiçeği arayan “Çiçek Kız” süsledi uzunca bir süre rüyalarımı. Her çizgi filmde ayrı bir dünya vardı ve bu dünyaların ortak buluşma noktası sevgiydi. İyiler hep kazanırdı, kötüler kaybeder ve bu çok normal olarak yer ederdi belleğimde, her filmin sonunda gülümserdim hep mutlu biterdi o bölümlük hikaye. Ve sonraki haftayı beklemeye başlardım heyecanla.

Benim butçuğu artık yazılarımdan ötürü herkes tanıyor, biliyor, 5,5 yaşında. Onun da sınırlı saatlerde izlediği ama benimkinden çok farklı  bir dünyası var. Farklı çünki hem çeşit çeşit kanal var izleyebileceği hem de artık çizgi filmler bile masum olmadığından sınırlı saatlerde sınırlı programları izleyebiliyor. Önce benim denetimimden geçiyor çizgi film sonra onun tarafından izlenebiliyor. O, benim çocukluğumdaki gibi sadece TRT’ye mahkum değil, iyi ki de değil. Neden mi?

Üniversite yıllarında “İletişim Politikaları” isimli bir dersimiz vardı. 4 dönem boyunca aldığım bu derste pek çok faydalı bilgiyi harmanlamıştık. İlk dönemde üzerinde durduğumuz konu “Kamu Yayıncılığı” idi. Kamu yayıncılığının ne olduğu, nasıl olması gerektiği, Avrupa’daki uygulamalar ve ülkemizde bunun uygulanabilirliği üzerinde uzunca tartışmıştık. TRT denilince hep aklıma o yıllardan beri kamu yayıncılığı yapan yayın kuruluşu tanımlaması gelir/di(!!!) Finansal kaygılar olmadan, eğlendirmeyi, bilgilendirmeyi, eğitmeyi amaç edinen, tüm ülke nüfusuna yönelik, popüler olmayan programlarla sadece kamu yararına hizmet eden, devletin yönetiminde olmayan ve siyasi iktidarın borazanlığını yapmayan bir yayıncılık türü. TRT, 1961 anayasası gereğince özerk ve yayınlarında tarafsız bir kamu iktisadi teşekkülü olarak kurulmuştu. ilk başlarda bu sayılan işlevleri yerine getirse de zamanla siyasal müdahelelerle bu anlayıştan uzaklaştı. Halbuki kamu yayın kurumları toplumdaki tüm grupların farklı gereksinimlerini karşılayacak şekilde yayın yapmak zorunda. Kamu yayın kurumları hükümet, siyasi parti ya da diğer güç odakları ve çıkar grupları için değil, halka hizmet için var. İletişim araçları ve siyasal kurumlar arasındaki ilişkinin temelinde, iletişim araçlarının ne kadar ve ne derece özerk olduğunu düşünürsek,  günümüzde geldiğimiz noktanın TRT adına içler acısı bir hal aldığını söyleyebiliriz. Yazının bu kısmında kısa bir mola verip aşağıdaki haberi izlemenizi rica ediyorum.


Final sorumuzdu İletişim Politikaları dersinde şu soru; “Sizce kamu hizmeti yayıncılığı uygulanabilir bir model midir?” Bugün artık Türkiye örneğinde bu sorunun ne denli geçersiz kaldığını ve böyle bir soruyu sormanın dahi saçma olduğunu üzülerek görmekteyim. Bu sebeple kendi çocukluğumda benim dünyam çok daha büyüktü şu anda butçuğumun kirlenmiş ve yozlaşmış dünyasına göre!!!

Sevdiysen Paylaş
Bu yazı Ordan Burdan İçimden kategorisine gönderilmiş ve , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

TRT’nin Küçülen Dünyası için 10 cevap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.