Ayçekirdeği ve Kabakçekirdeği
Evimizde geçenlerde bir misafirimiz vardı. Oğlumun gittiği kreşte sınıflarında iki tane dostları var, iki küçük tavşan yavrusu. Onları besliyorlar, büyütüyorlar. Uygulama ise şöyle; her hafta sonu bu 2 tavşan, kafesi ile bir çocuğun evine konuk oluyor. Maksat hem hayvan sevgisini aşılamak hem de yemeği ve uyuması ile ilgilenerek çocuklara bir sorumluluk vermek. Nedense bizimki haftasonunu beklememiş, akşam üzeri eşim aradı “Bu gece bir misafirimiz var” dedi. Kafeste iki tavşan yavrusu olduğu ve diğerinin kafeste kalması gerektiği için bir kutunun içinde vermişler yavrucağı. Küçük ama yaramaz olan tavşan yavrumuz bu kutudan çıkmaya, evin bilumum köşelerini gezmeye çalıştı. Eve gittiğimde gördüğüm manzara: eşim bilgisayarın başında derin araştırmalara dalmış: “Tavşanlar ne yer, nasıl bakılır?” Hayatı boyunca evde bir hayvanla yaşamaya tahammül edemeyen sevgili eşim, oğlu için buna katlanıyor ve dahası benden gizli gizli hayvancağızı kucağına alıp seviyordu. Bu sahne bana seneler önce “Çocuklar Duymasın” dizisindeki taşfırın erkeği Haluk’un eve alınan köpek yavrusunu gizli gizli sevmesini hatırlattı birden. “Yanlış biliniyormuş, aslında tavşanlar için havuç faydalı değilmiş, en uygun oda sıcaklığı 15 derece imiş” demeye de başlamasın mı? En yararlı besin yeşillik diye bütün gece misafirimize yeşillik taşıyıp durduk. Yetinmedi kutu yetersiz diye evdeki diğer kutulardan çok şık, bir gecelik kafes bile tasarladı, bütün gece uyanıp uyanıp misafirimizi kontrol etti, hatta uyanmasın diye terliklerini bile çıkartarak, üşümesin diye kaloriferin ısısını arttırdı, sürekli kutuyu temizledi. Bu esnada sorumluluğunu alması gereken oğlum ne yaptı? Arada sadece bakıp gitti çok da ilgilenmedi. Bu güzel uygulama oğlum üzerinde çok da etkili olamamıştı malesef. Düşündüm de sanki evin büyük çocuğu içindi bu. Görevini başarıyla tamamlamanın gururu ile ismi Kabak Çekirdeği olan tavşancığı ertesi gün kreşe teslim etti eşim. Birden hatırladım evlenirken eşime iki şartım vardı; “Birincisi Galatasaraylı olmalısın” -ki öyle “İkincisi de benim en büyük çeyizim Sonia, o da bizimle yaşayacak” Gönülsüz kabullenmişti bu şartı sevgili eşim ve kedim Sonia 3 yıl bizimle yaşamıştı. Birden o günleri hatırladım ve içimden kıs kıs güldüm; “Evde bir hayvan beslemek istemiyorum, sevmiyorum” diyen eşime. Kimbilir belki bir gün yoğun baskılar sonucu evimizdeki misafirler bir gecelik değil bir ömürlük olur 🙂