2 Şubat 1985, ben henüz 9 yaşındayım. Şubat tatili olmuş ve babam sonunda söz verdiği bilgisayarı almıştı bize karne hediyesi olarak. O yıllarda böyle bir şeye sahip olmak, her ailenin çocuklarının yaşayabileceği bir duygu değildi. Çok uzun beklemek zorunda kalmıştık. Bilgisayar dediysem, teknolojisi son derece geride ve kasetlerde yer alan oyunlardan oluşan birşeydi aklımda kalan commodore 64. Tüm zamanların en çok satan kişisel bilgisayar modeli olduğunu sonradan öğrendiğim ve 1982 yılında piayasaya sürülen ve varlığını 1994’e kadar sürdüren toplamda 17 milyon satan Commodore 64. Sonra bunun 128’leri falan ve derken Amiga 500 gibi ileri modelleri de çıktı zamanla.
Çocukluğuma damgasını vurmuş bir isim benim için Commodore 64. O yıllarda hatırlıyorum da, konu komşu, eş dost ne kadar tanıdığımız varsa hepsinin çocukları soluğu bizde almışlar ve sıra ile oyun oynamak için bekler olmuşlardı. Tabi ki bu heyecan verici aygıtın ilk sahibi ben değildim, abimdi. İnsanın kendisinden 1.5 yaş büyük bir abisi olursa ve onunla eskiden benzetme yerindeyse kedi ve köpek misali geçinirse o yılların erkek çocuklarının bildiği pek çok şeyi de bilir oluyordu. Ben az kapı dinlemedim itiraf ediyorum, erkek çocukların sevdiği bilgisayar oyunlarından, gazoz kapağı oyununa, mahalle aralarında yapılan tek ya da çift kale maçlara kadar pek çok şeyi öğrenme imkanım olmuştu. Bazen saatlerce beklerdik abimle oyunun yüklenebilmesi ve açılabilmesi için. Nasıl heyecanlı bir bekleyişti hala hatırlarım, alındığı tarihi bugün bile hatırlamamdan olsa gerek hiç unutmadım. Oyunlar kasetlerde olduğu için oyunun açılabilmesi için saatlerce elde tornovida kafa ayarı yapardık, açıldığında ise sevinçten havalara uçardık. En acısı %95’e kadar gelmiş olan oyunun kilitlenmesi idi. Kullananlar eminim hatırlıyorlardır “Load return press play on tape” cümlesini.
Hiç ingilizce bilmeyen biz çocuklar bile elimizde sözlük olmadan anlıyorduk bu cümleyi. Kabusumuz olmuştu kafa ayarı ve bize de kafayı yedirtiyordu. Haa bir de hatırlıyorum oyunun açılmasını beklerken ekrana gelen çubukları, geceleri gözümü kapadığımda o çubukları görürdüm. Kimilerine göre bir efsane, kimilerine göre hala gelmiş geçmiş en iyi bilgisayar olarak adlandırılan Commodore 64, Amiganın geliştirilmesiyle papucu dama atılmıştı, hatta biz de abimle Commodore 64’ü elden çıkarıp yerine Amiga 500 satın almıştık. Geçenlerde bir internet sitesinde rastladım Commodore ve Amigayı karşılaştıran sözlere ve şaşırdım;
“Amigayı alan Üsküdarı geçti Çek Commodoru Niğdeye, Bir elin nesi var Amiganın sesi var, Amigadan dönenin Commodoru kırılsın” gibi.
Fist II, Yie Ar Kung Fu, Last Ninja, Pitstop, Packman ve aklıma şu anda gelmeyen daha niceleri. “Nihansu” ise bu zamanlarda doğdu, hangi oyunu oynuyorduk hatırlamıyorum abimle yine ama skor kısmına ismimi yazarken birden farklı olsun diye ismimi Nihan yazmak yerine Nihansu yazdı sevgili abim, o gün bugündür herkes sorar neden nihansu diye işte böyle bir açıklaması var, çok anlamlı olmayan ve basit.
Düşünüyorum da böyle bir aygıtın evimize girmesi için hem çok beklemiş hem de alındıktan sonra kıymetini o kadar çok bilmiştik ki… Merak ediyorum acaba oğlum da büyüyünce böyle anılarını paylaşabilek mi? Doyumsuz, bir tüketim çocukları toplumuna doğru mu gidiyoruz? Beklemeden, imkan olduğu sürece çocuklarımıza herşeyi almaya çalışmak ne derece sağlıklı ve doğru? Beklemeyi bilmeden büyüyorlar. Zaten doğduklarında bilgisayar olan bir eve açıyorlar gözlerini.
Galiba ben bu 2000’li yıllara hiç alışamadım, bir yanım hep 80’lerde kaldı.
Commodore 64 Çocukları için 9 cevap