Fosil Anılar

Gençlerle Konseri Beklerken

-Bu kaset ne Haydar Abi?

-Çok iyi bir müzisyendir, son albümü, al dinle, sende kalsın.

Kaset kapağında değişik buğulu bir çizimle bir adam resmi vardı ve albümün adı “Yana Yana” ve en ilgimi çeken şarkı ise “Why High One Why” idi…

1990 yılıydı, ortaokuldaydım. Sinop’un şirin ilçesi Gerze’de geçiriyorduk yazımızı. Babam Gerze’deki Tekel’de görevliydi çünkü. Eski, tütün kokulu, Tekel’in renkleri olan sarı siyahtı tam ilçenin merkezindeki o bina ve  minik bir misafirhanesi vardı, orada kalıyorduk. Orta ikinci sınıfı yeni bitirmiştim. Henüz kendime özgü bir görüşüm, inancım, idealim yoktu diyebilirim. Çocukluktan yeni çıkmış ve keşfetmeye çalışıyordum çoğu şeyi, meraklıydım.

Şimdilerde ergenlik dediğimiz ama benim daha çok sevdiğim tabir olan ilk gençlik yıllarında hayatınıza yön veren veya sizi etkileyen kişiler olur genelde. O dönemde sizi bir müzikle tanıştıran, bir film izlettiren veya bir kitap önerisinde bulunan… Farkında olmadan düşüncenize veya geleceğe dair doğrularınıza yön verir ve aradan ne kadar geçerse geçsin unutulmaz.

Haydar abi babamla aynı meslekte olan deli dolu nev-i şahsına münhasır biriydi. Fikret Kızılok ile beni o tanıştırmıştı. Ve ardından yine meslektaşı olan genç arkadaşlarıyla her zaman gittikleri deniz kıyısında olan dar taş merdivenlerinden inilerek sarmaşık dolu bir yer olan Fosil Cafe ile bizi yine o tanıştırmıştı. Her akşam yemekten sonra ailecek dışarı çıkar, Gerze’nin o dar sokaklarında bir tur atar, bir çay bahçesinde çay içip çekirdek çitlerdik. Sonra babamın o genç arkadaşları ve biz ailecek Fosil Cafe’ye gider deniz manzaralı, sarmaşıklı ve enfes müzikler çalan o küçük şirin yerde babam akşam birasını yudumlardı. Hiç unutmadım Fosil’i, 2015 yazında gittiğimizde değişmiş buldum, merdivenler değişmiş, mekan tamamen tostçu olmuş, deniz uzaklaşmış, alkol satışı kalkmış, müzikler de değişmişti. Kısacası bir hayal kırıklığı yaşamıştım.

Gerze, Fosil Kafe, Fikret Kızılok, babam, Tekel ve ilk gençlik anılarım…

Geçmişe dair silinmesi zor bir anıyı, durumu, ortamı hatırladığınızda ya bir müzik çalınır kulaklarınıza veya bir koku duyumsarsınız sonra bir garip özlem olur içinizde… Özlersiniz, boğazınız düğümlenir, sonra o tadı, o sesi ararsınız geçmişin izlerini yakalamak için.

Aradan geçen 30 yıla rağmen yaşamak, duyumsamak istersiniz. Nedeni buydu işte geçen akşam gittiğim konserin… Keşke Fikret Kızılok hayatta olsaydı da onun da konserine gidebilseydim. Bana Fosil’i, Gerze’nin yaz festivallerini, tarihi bir hamamdan diskoya çevrilen o ilginç mekanı, 1956 yangınında yanıp tamamen kül olan ilçenin yeniden inşa edilen ve her biri birbirinin aynısı olan yangın evlerini, denize açılan tüm çay bahçelerini, küçük dükkanlarını, sarı siyah Tekel, tütün kokusunu ve Tekel birasını anımsatan tüm hatıralarım için kendimi “Yeni Türkü” konserinde en önde buldum. Konser öncesi bir fotoğraf paylaştım; “Gençlerle konseri beklemek” diye, benim minik arkadaşlarım gençler diye seslendiklerim, bu anlattığım yıllarda henüz doğmuşlar. Yine de müzik dediğimiz zamansız, zamanlar üstü bir şey… Aradaki kuşak ve yaş farkına rağmen aynı coşkuyla dinledik konseri. Herkesin duyumsadığı, hissettiği farklı olsa da ben tam 30 yıl öncesindeydim, “Telli Telli” diye bağırırken… Her çay bahçesinde ve özellikle Fosil’de sürekli çalınan bu şarkının olduğu “Yeşilmişik” albümünün içinde anılar denizinde dolaştım durdum. İlk defa Yeni Türkü’yü sahnede ve canlı dinliyordum. Karmakarışık duygular içindeydim.

O geceden bana kalan ise Gerze’nin tuzlu kokusu ve paha biçilemez anılarım, müthiş 80’li yıllar ve ilk gençlik yıllarıma damgasını vuran müzikler oldu.

Bana katkısı olan tüm müzikleri, tüm mekanları, tüm kitapları ve tüm insanları sevgiyle selamladım bir kez daha…

 

Çocukluğuma Dokunuşlar kategorisine gönderildi | , , , , , , , , , , , ile etiketlendi | 1 Yorum