Meğer Hatırlanmak…

 

Hatırlanmak ne güzelmiş meğer…

Yıllardır 5 Temmuz’u 6 Temmuz’a bağlayan gece elimde telefonumla beklerim. Bilirim ki sevgili “abisi” ömrüme yeni katılan her yılda  doğumgünümün ilk dakikalarında bana mutlaka mesaj gönderir, ilk kutlayan olmak için. Bu kez öyle olmadı ve kendi kendime gülümsedim. Ve doğumgünümün ilk dakikalarında kitabımı elime alıp yatağıma uzandım, kitaba dalmışken elinde bir külah ve en sevdiğim Maraş usulü sade dondurma ile eşim çıkageldi, ilk kutlayan olmak için.  Bu yıl doğumgünü pastamdan önce doğumgünü dondurmamı yemiş oldum gecenin bir yarısı.

İnsanların icad ettiği, bazen tüketimsel olarak bilinçli  oluşturulan, kimi zaman tarihten kaynaklı ne çok özel gün var. Benim için yılbaşı gecesi, sevgililer günü ve diğer günler çok önem taşımıyor ama doğumgünleri benim için çok önemli, sanki bir mihenk taşı. Bütün bir yılın hatta bütün bir ömrün her yıl düzenli olarak muhasebesinin yapıldığı, bir yaş daha olgunlaşılıp büyünülen ve her mum üfleyişte evrene tüm dileklerimizi salıverdiğimiz özel gün…

İşte bu özel günde hatırlanmak, aranmak insanı nasıl da mutlu ediveriyor. Yolun yarısını bir geçe, muhasebemi de kendi içimde henüz tamamlamışken geçtiğimiz yıla dair, unutamayacağım an’lar yaşadım.

Hatırlanmak; gece yarısı bir külah dondurma yemekmiş meğer, sabaha bir piyano resmi ile çok özel bir notla ve sıradışı bir mektupla uyanmakmış bilgisayar ekranında, telefonun diğer ucunda Samsun’dan seslenen bir butçuğun sesindeymiş hatırlanmak; “Anneciğim iyi ki doğdun, sen doğmasan ben de olmazdım”. Yeni işyerimde çok büyük tesadüf eseri benimle aynı gün doğan iş arkadaşımın sabırsız elindeki hediye paketiymiş hatırlanmak, bir iş gününe başlarken, bu yıl rengarenk giyindiğimi görüp de buna uygun hediyesiyle çıkagelen eski bir dost gülümsemesiymiş yine. Değer görmekmiş hatırlanmak, beklemediğim halde üç ayrı kutlama yapmakmış işyerinde, gün boyu susmayan telefon zili, yakınlardan veya uzaklardan hep o bildiğim, tanıdığım dostlarımın sesiymiş, sayfama yazılan güzel dileklermiş.

Hatırlanmak ne güzel şey, kimi fotoğraflarla kimi sevdiğim şarkılarla sayfama yüklenen anlamlarmış meğer. Tam doğduğum saatte annemin “36 yıl önce en mutlu olduğum an’dı şu an” demesiymiş. Kendisinin de doğumgünü olan 6 Temmuz’da  her yıl babamın bana telefonda “Tüm dileklerine AYNEN” demesiymiş. Ilık bir yaz akşamında eşimle sıcak bir sohbet eşliğinde yenen harika yemeklermiş meğer hatırlanmak ve ertesi akşam yakın dostlarla yine pastanın mumlarını üflemekmiş meğer…

Hüzünlenir mi insan mutluluktan? Benim gibi melankolikse evet, her mutlulukta bile derin bir hüznü yaşayabilirim, ne garip…

Şairin deyimiyle yolun yarısını bir geçe çok mutluyum yaşadığım günden, özel an’lardan, her biri diğerinden değerli tüm sevdiklerimin sevgi çemberinden.

Hatırlanmak ne güzel şeymiş meğer…

 

Sevdiysen Paylaş
Bu yazı Ordan Burdan İçimden kategorisine gönderilmiş ve , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Meğer Hatırlanmak… için 5 cevap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.